Seviyorum yaşamın bana hissettirdiklerini. Hiç tanımadığım
herhangi biri ile konuştuğum üç beş kelime ve onu bir daha belki göremeyeceğimi
bilmenin hafifliği ile mutlu oluyorum. Gizem bu olmalı. Tesadüfen birileri ile
karşılaşmak ve onların sana kattığı belki birkaç bilgi belki sadece bir
gülümseme. Bir keresinde bir yolculuk anında aynı zamanı ve mekanı paylaştığım
ve yüzünü göremediğim birinin iç sesine özgürlüğü vadettiğini gördüm. İç sesini
bastıramayarak şarkı söylemeye başlamıştı kalabalığın içinde. Eski bir şarkı
sözleriydi bunlar ve etrafındaki kimseye aldırmadan dökülüvermişti
dudaklarından. Şarkı sözleri değil belki ama o adamın kendini önemseyişiydi
beni etkileyen taraf. Bir keresinde ise bir tren garında aynı bankı paylaştığım
bir kadın bana ruhunu sıkan tüm kötü olayları anlatmaya başlamıştı o beş on
dakikalık sürede. Beni bir daha görmeyeceğini bilmenin hafifliğiyle bir parça
rahatlamıştı.
Hayatın sıradanlığı kimi zaman sıradanlıktan uzakta
diyor iç ses bana böyle anlarda. Hayatımız bir birine eklenmiş ufak anlardan
ibaret. İçini doldurabildiğimiz o ufak zaman dilimlerinden. (E)
Kundera'nın "Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği"(miydi) o, dayanılabilirlik egzistansiyal fantezi olur(E) varolmanın hafifliğ (sartre)(mi) yoksa! Varolmanın dayanılmaz zorunluluğu(heidegger) evet bu daha doğru galiba
YanıtlaSilHafiflik,Zorunluluk veya Egzistansiyal orgazm.Bunların hepsi edimsel varoluşu-umudu yüceltmekte ben hepsinin yerine Stirner diyorum:HİÇ-bu sana fazla gelir
YanıtlaSil