Çatlaklarından sızdım beynime. Korktum önce. Ölü insanlara
çarptım, her yerdeydiler. Bir katil miyim diye düşünürken Ardından zihnimizde de
birilerini öldürebileceğimizi hatırladım. Eller gerekmiyordu çoğu zaman. Hepimiz
katiliydik bir şeylerin. Sonra yine korktum. Ne çok ölü şey vardı? Ne çok
kalabalıktı! Atsaydım hepsini yine de gerisinde izler kalacaktı, yapmadım. Orada
tanrıya rastladım, gölgesine. Tanrının ayak izlerini bulsam da zamanım yoktu
kendisine ulaşamazdım.
İlerlemeye devam ettim, Cümlelerime ulaştım. Kelimelere,
harflere. Nedense o an ben her şeyi bir harf olarak algıladım. İlerledim,
ilerledim, durmadan. Bazen yol almak güç oluyordu. Önüme çıkan düğümleri açmak…
basit düğümleri çözdüm, zorlarını atladım. Vaktim çok yoktu, oyalanamazdım.
Özenle çizilmiş resimlerin yanında karalanmış portreler de
vardı zihnimde. Garipsedim önce, anlamına kafa yormadım. Renkler karışmıştı ama
karanlıktı yine de. Karanlıktan koşar adım uzaklaştım böylece. Kendimi aramaya
başladım. Kendime kavuşmayı arzuladım. Ayağım takıldı, boşluklara düştüm,
çıkmaya çabaladım. Göremiyordum önümü bazen. Kendimi ararken ben diğer duyu
organlarımı da kullandım.
Sesler vardı ve kokular. Ne zamana ait olduğunu bilmediğim.
Ancak Hissediyordum-ben yakında ben’e ulaşacaktım.
(E)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder