17 Mart 2015 Salı
Mum ışığında hiç tanımadığım şarkılar dinliyorum. Unuturum belki diğer tüm şeyleri diye umarak gizliden gizliye. Bir yandan yanan bir tütsü çubuğu burnuma etnik esintiler getiriyor. Bir yandan annemin ayıkladığı narları yiyorum; tane tane ve kırmızı ama daha çok bordo. Düşkündü özgürlüğüne birtanesi tam onu yiyeceğim sırada atladı kaşıktan ve karıştı orantik halının renklerine çılgın nar tanesi. Ve diğerleri kanıma karıştı daha borda kan.
Sonra değişti şarkı, dedi kadın; let me be, let me go... Ritim arttı, azaldı, mum ışığı titredi. Nar taneleri karardı, sonra tekrar kızardı. Annemin bana nar ayıklayan elleri; şarkı sözü gibiydiler, tatlı , yumuşak, yorulmuş ama aydınlık. Tanelere sinmiş kokusu annemin ellerinin. Denemiş yaşamayı annem, kadın. Tatlı yüzlü iyi kadın. Hayat yıpratmış, insanlar acımasızmış. Hep çabalamış kimse duymamış; gözleri hep sevgiyi saklamış, gülüşü buruk. Çok istemiş sevilmeyi, sevilmiş belki ama gizli kalmış.
Nereden geldi annem, kadın, nar, şarkı şimdi? Aklım nara gitti, nar annemi getirdi, annem şarkı oldu, şarkı gibi güzel kadın, kadın gibi şarkı oldu. Bak uzayan saçlara, bak bu gözler ve yaşlar. Bütün bu şarkılar ışık, karmaşık. Ritmi kaçmış şarkı, rengi atmış meyve, elleri varmış kadının, bağlantılı hayat...(D)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder